Kûfe'de bir adam, kendisinin Müslüman olduğunu söylemekle beraber Hazreti Osman'ın (r.a.) yahûdi olduğunu iddia eder dururmuş. Etrafındaki ilim adamları her ne kadar adamı iknaya çalışıyorlarsa da, bir türlü ikna edemezlermiş. Bu meseleyi İmam-ı Âzam Hazretlerine arzedip adamı susturmasını rica etmişler.
İmam-ı A'zam Hazretleri bir akşam adamın evine misafir olmuş. Hoş-beşten sonra ev sahibi zamanın en büyük aliminin evine gelmesinde bir sebep olduğunu tahmin ederek, isteğinin ne olduğunu sormuş.
İmam-ı A'zam Hazretleri:
— Senin güzel ve dindar bir kızın varmış, ona düğüncü geldim, deyince adam hayret etmiş ve:
— Ya İmam! Sizi buraya kadar gönderen o adam, nasıl bir kimsedir? diye sormuş.
Hazreti İmam, başlamış damat adayının meziyetlerini saymaya:
— Dindar, Allah'tan son derece korkar, hayadan melekler bile ona yetişemez, âlim, hafız... diye saymaya devam edince.
Adam:
— Yeter!, demiş. Senin bu anlattıklarının yarısı bile benim kızımı vermeme yeter de artar bile.
Meramına erişen İmam:
— Yalnız, demiş bir kusurunu söylemeyi unuttum. Kızınızı istediğim zat, yahûdidir, demiş.
Adam bunun üzerine hiddetlenmiş tabiii:
— Nasıl olur ya İmam! Benim kızım bir yahûdiye mi lâyıkdır? demiş.
Adamdan bu cevabı alan İmam-ı A'zam Hazrüyük Dini Yayınlar, Osmanlı Yayınevietleri:
— Niye lâyık olmasın? Sen bir kızını yahûdiye vermek istemiyorsun da, Yüce Peygamberimiz (s.a.s.) iki kızını da yahûdiye nasıl verdi? demiş.
Kaynak: Büyük Dini Hikayeler, Osmanlı Yayınevi
Musa (a.s.)
kardeşi Harun (a.s.) ile birlikte yolculuk ederken o zamana
kadar görmedikleri bir ağaç görürler. Hemen ardında kapısı ardına kadar
açık bir ev görürler. Seslenirler bir cevap alamazlar.Evin içinde bir
kanepe
görürler. Harun (a.s.):
- Ya Musa! Burası hoşuma gitti. İzin ver de şu kanepenin üzerinde biraz
olsun uyuyayım.
- Uyu ya Harun.
Hz.Harun orada uyuduğu zaman ölüm meleği gelip Harun (a.s.) ruhunu
kabzeder. İlk defa gördükleri ağaç kaybolur. Ev içindeki kanepe ile
semaya
kaldırılır. Musa (a.s.) bu duruma üzülerek yapayalnız İsrailoğullarına
döner.
Onun kardeşiyle birlikte dağa çıkıp yalnız döndüğünü gören Yahudiler:
- Musa, İsrailoğullarının Harun'a karşı olan sevgisi yüüznden hased
edip onu öldürdü, diye iftira ederler.
Musa (a.s.) :
- Kardeşimi öldürdüğümü ileri sürerek bana iftira ediyorsunuz. Halbuki
o daha önce kendisi için takdir edilen hükmün tecellisi
karşısındadır.
O İlahi hüküm yerine geldi.
Yahudiler, bu iftirayı çoğaltınca Musa (a.s.) iki rekat namaz
kıldı ve Rabbine kendisini temize çıkarması ve Yahudileri
susturması
için dua etti. Dua kabul olundu. Bir mücize olarak kanepe göründü. musa
(a.s.'ın doğru söylediğine inanırlar.
İsa Aleyhisselâm bir Yahudi ile yola çıkar. Yanlarına ekmeklerini de almışlardı. Fakat Hz. İsa'nın iki, Yahûdinin ise üç ekmeği vardı. Yahudi, Hz. İsa'ya göstermeden ekmeğin birini yedi. İsa aleyhisselâm, Yahûdinin üç ekmeği olduğunu biliyordu.
— Senin üç ekmeğin vardı, biri ne oldu? diye sordu.
Yahudi: «Benim ekmeğim iki idi» diyerek yalan söyledi.
Yollarına devam ediyorlardı. Bir cüzzamlı hastaya rastladılar, İsa aleyhisselâm asası ile hafifçe bir vurunca hasta iyileşti. Yahudi bunu gördü, îsa (a.s.) yine ekmeğinin kaç olduğunu sordu. Yahudi: «İki» diye cevap verdi.
Biraz ileride bîr âmâya rastladılar, İsa aleyhisselâm teveccüh etti âmânın gözleri açıldı!
— Ekmeğin kaç idi? diye sordu.
O yine iki olduğunu söyledi. Bu minval üzere Isa aleyhisselâm'ın mu'cizelerini gördüğü halde Yahudi îman etmemekte ısrar eder ve yollarına devam ederler.
Bir müddet sonra İsa aleyhisselâm bir ağacın gölgesinde yatıp uyumaya başlar. O muhitin valisinin hasta bir kızı vardı. Ölüleri dirilten, hastalara şifa veren zatın kendi memleketine geldiğini duyup aratmaya başlar. Ağacın altında uyumakta olan İsa Ruhullah'ın yanına varırlar. Yahudi gelenlere ne aradıklarını sorar. Onlar meseleyi anlatıp hasta çocuğun iyileşmesi için yardımını dilediklerini söylediklerinde; Yahudi: «O sizin aradığınız benim... Getirin hastayı iyileştireyim» der.
Hastayı getirdiklerinde deynekle bir vurunca çocuğu öldürür. Yahûdiyi hemen yaka-paça valinin huzuruna çıkarırlar.
— Çocuğu öldürdüğü için öldürün bunu!, der vali.
Bu sırada İsa aleyhisselâm uykusundan uyanıp asasının kaybolduğunu görür ve biraz sonra da meseleyi öğrenir. Kerameti asada sanan yahûdinin asılmak üzere olduğunu görüp:
— Bu benim arkadaşımdır. Bunu serbest bırakırsanız, çocuğunuzu biiznillah diriltirim, der. Maalmemnuniye kabul ederler.
İsa aleyhisselâm ölünün başına varıp: «Kum biiznillah» deyince çocuk ayağa kalkar. Ve hastalıktan da kurtulur.
İsa aleyhisselâm'ın bu mu'cizesini de gören Yahudi'de hâlâ îman alâmeti yoktur.
İsa (a.s.): «Kaç ekmeğin vardı?» diye sorar ve Yahudi'den gene, «iki» cevabını alır.
Yollarına devam ederler. Bir müddet gittikten sonra beş parça külçe altına rastlarlar. Külçe altını o anda taksim etmek mümkün olmadığından İsa aleyhisselâm:
— Kimin ekmeği üçse o üç parçasını alsın, iki ekmeği olan da iki parça alsın, der.
Bu zamana kadar ekmeğinin iki olduğunu ısrarla söyleyen Yahudi:
— Benim üç ekmeğim vardı. Birisini senden gizli olarak yedim. Ben üç parça almam lâzım, der.
İsa aleyhisselâm: «beşi de senin olsun» diyerek külçe altınları ona bırakıp gider. Bir anda milyonların sahibi olan Yahudi sevincinden ne yapacağını şaşırır ve altınların arasında: «Bu da benim, bu da benim» diyerek koşmaya başlar. Biraz sonra oraya iki kişi gelir, onlar da altınlara ortak olmak isteyip; «biz de alacağız» derler. Yahudi bakar ki, kurtulmanın imkânı yok: «Ben eve gidip, at ve araba getireyim. Siz ben gelinceye kadar burada bekleyin. Ben altınları kesmek için bir de testere alır gelirim» der ve gider.
Resuli-Ekrem (.s.a.a)'in eşi Ayşe, Resul-i Ekrem (s.a.a)'ın huzurunda oturmuştu ki, Yahudi bir adam içeri girdi. Girdiği anda Selam un aleykum yerine
- Essamu aleykum' yani 'ölüm üzerinize olsun'dedi. Uzun sürmedi, başka biri daha geldi. O da selam yerine
- Ölüm üzerinize olsun' dedi. Bunun tesadüf olmadığı malumdu. Resul-i Ekrem (s.a.a)'i dille incitmek için yapılan bir plandı. Ayşe çok öfkelendi, ve
- Ölüm sizin üzerinize olsun...' diye bağırdı.
Resul-i Ekrem (s.a.a) buyurdu:
- Ey Ayşe küfür etme, küfür şekillenirse en kötü ve çirkin bir biçimde mücessem olur. Yumuşaklık ve sabırlı olmak, her neyin üzerine konursa, onu güzelleştirir, süsler ve her şeyin üzerinden kaldırılırsa güzelliğini azaltır. Niçin sinirlenip öfkelendin?
Ayşe:
- Görmüyor musun ya Resulullah'ın, bunlar küstahlık ederek, utanmadan selam yerine ne diyorlar?
- Evet, görüyorum onun için bende, 'Aleykum' yani 'sizin üzerinize olsun' diye cevap verdim, bu kadarı kafiydi.'