Yakında
Evi Olmayan Meczup
Yakında
Meczubun Başına Gelen Dolu
Bir
meczup vardı. Çocuklar onu taşladıkları için canı çok sıkılmış,
kızmıştı. Kaça kaça bir hamamın köşesine sığındı. Sığındığı köşede bir
penceresi vardı hamamın.
Biraz sonra dolu yağmaya başladı, pencereden giren her dolu da meczubun başına geliverdi. Doluyu taş sandığından kızgınlığı arttı delinin. "Neden bana taş atıyorlar" diye atana bir hayli sövdü, saydı. O sırada güneş, bulutların arasından çıkıp olduğ uyeri aydınlattı. başına gelenin taş olmayıp da dolu olduğunu anlayınca küfrettiğine pişman olup dedi ki:
-Yarabbi, şu bulunduğum yer karanlıktı, farkedemedim, yanıldım. Ne söylediysem geri alıyorum.Bir köşede
yalnız başına yaşayan bir meczup vardı. Şöhretli biri meczubun yanına
gidip der ki;
- Sende liyakat
görüyüorum ben. Bütün duygularını bir tek yere bağlamış, orada
toplamışsın. Kalbin perişan, aklın dağınık değil.
Meczup:
-Ben nasıl
dediğin mevki de olayım ki! Beni büütn gün sinekler rahatsız eder
geceleri de pireler uyutmaz. Nemrud'un burnuna küçücük bir sivrisinek
girmiş, o sersemin beynini doldurmuştu. Bil mem ki ben de zamanın
Nemrud'u muyum ki Sevgiliden nasibim yalnız sinek ve pire, der.
Meczubun
Ölümü
Sırra ermiş bir
meczubun can vermesi uzamıştı. Can çekişip duruyır, inliyor, sel gibi
gözyaşları ile gönülleri dağlayara diyordu ki:
-Ey Rabbim! Beni
sen dünyaya getirdin, madem ki götüreceksin neden getirdin ki? Canım
olmasaydı, can verme derdim olmaz, rahat olurdum. Ne ben doğardım,
ölürdüm; ne de sen beni dünyaya getirir, sonra da canımı alırdın. Keşke
gelip gitme zahmeti olmasaydı. Bu gelip gitme olmasa, hiç de kötü
olmazdı. Ölüme hazırlanmak farz ama benim bunu düşünecek gücüm yok.
Meczup ve Hızır
Dünyadan elini ayağını çekmiş bir meczuba Hızır :
- Ey işini tamamlamış Allah aşığı, bana dost olmak ister misin? diye sorar.
Meczup:
- Senin halin benimkine uymaz. Sen
kıyamete kadar yaşmak için abıhayat içtin. Ben ise sevgiliye kavuşmak
için canımdan ayrıldım. Sen canını koruma sevdasındasın ben ise feda
etmek derdindeyim. En iyisi, seninle ben tuzaktan kurtulmak içindağılan
kuşlar gibi biribirimizden uzak olalım, diyerek Hızır a.s'ın teklifini
rededer.
Mısır'daki Kıtlık
Mısır'da birdenbire bir
kıtlıktır oldu. Halk ekmek diyerek inliyor ve teker teker düşerek
ölüyordu. Yollar insan ölüsü dolmuştu. Yarı canlılar da ölenleri
yiyordu.
Bir meczup, halkın ölmekte
olduğunu ve bir parçacık bile ekmeği bulamadığını görünce:
- Ey dünya ve ahiret padişahı,
verecek rızkın yoksa, bari az insan yaratsaydın der.
Deli, ne yaparsa yapsın,
deliliğine bağışlanır, affedilir. O'nun gibi günahlara batmış kimse
yoktur, ama Allah, şüphe yok ki lütfeder, bağışlar onu.
Su
Üstüne Kurulan Yapı
Bir meczuba sordular:
- Şu iki alemin aslı
nedir ki bunlarda bunca hayaller, vehimler var?
Meczup dedi ki:
- Her iki alem de
yukarısış aşağısı aslında bir damla sudan ibaret. Ne var ne de yok.
Önce bir damla su yaratıldı, sonra Sevgili, o damladan göründü. Sudan
yaratılan her şey demir gibi sağlam olsa bile bâki kalmaz. Demirden
sertini bulamazsın alemde, ama onun da harcı sudur, bak da gör.
Suyun durulduğunu gören hiç yok, peki su üstüne kurulan yapının duracağını kim söyleyebilir?