Dindar ve
mütevekkil bir köylü varmış. Bir de inancı kısa bir hanımı
varmış. Köylü dayının ne zaman bir şeyi kaybolsa hanımı feryadı
basarmış.
Adamcağız da hiç üzülmezmiş ve hanımına:
- Aman hanım, eğer o bize helâlinden bir şeyse Allah ya onun daha
iyisini
verir, veya onu buldurur, dermiş.
Adamcağız
bir gün şehre inip öküzlerini sattıktan sonra öküzlerin parasını
ve bir miktar da biriktirdiği yüz altınını mola verip oturduğu bir
çeşmenin
başında unutmuş. Eve gelince durumu farketmiş. Karısına haber vermeden
hemen dönüp çeşmenin başına varmış. Fakat altının yerinde yeller
esiyormuş.
Hani ya kendisi de üzülmeden edememiş. Tabii hanımı duyunca büsbütün
hasta
olmuş.
Bu adam bir
gün kırda bir kuyudan su çekerken başındaki sarığını
kuyuya düşürmüş. Hemen sarığını almak için kuyuya inip kuyunun içinde
bir
beze sarılı yüz altın bulmasın mı. Sevinçle yukarı çıkmış. Meğer
altınları
ilk kaybettiğinde bir çoban altınları bulmuş, eşkiyalar gelirken benden
altınları alır diye kuyunun içine atmış eşkiyalar da hiç para
bulamayınca
çobanı bir güzel dövmüşler ve hasta etmişler. Bir kaç gün evden
çıkmamış
ve kuyudan altınları gidip de alamamış. Dindar köylüye altınları
böylece
geri gelmiş. Köylü ve hanımı Allah'a hamdetmişler.
TÖVBE
Ebu Said
(r.a) anlatıyor:
"Resûlullah
(a.s)
buyurdular ki:
Sizden önce
yaşayanlar arasında doksan dokuz kişiyi
öldüren bir adam vardı. Bir ara yeryüzünün en bilgin kişisini sordu.
Kendisine bir râhib tarifedildi. Ona kadar gidip, doksan dokuz kişi
öldürdüğünü, kendisi için bir tevbe imkânının olup olmadığını sordu.
Râhib:
- Hayır yoktur! dedi. Herif onu da öldürüp cinayetini yüze tamamladı.
Adamcağız,
yeryüzünün en bilginini sormaya devam etti. Kendisine âlim bir kişi
tarif edildi. Ona gelip, yüz kişi öldürdüğünü, kendisi için bir tevbe
imkânı olup olmadığını sordu.
Âlim:
- Evet, vardır, seninle tevben arasına kim perde olabilir? dedi. Ve ilâve etti:
- Ancak,
falan
memlekete gitmelisin. Zîra orada Allah'a ibadet eden kimseler var. Sen
de onlarla Allah ibadet edeceksin ve bir daha kendi memleketine
dönmeyeceksin. Zira orası kötü bir yer.
Adam yola
çıktı.
Giderken yarı yola varır varmaz ölüm meleği gelip ruhunu kabzetti.
Rahmet ve azab melekleri onun hakkında ihtilâfa düştüler.
Rahmet
melekleri:
- Bu adam
tevbekâr olarak geldi. Kalben Allah yönelmişti,
dediler.
Azab
melekleri de:
- Bu adam hiçbir hayır işlemedi, dediler.
Onlar
böyle
çekişirken insan suretinde bir başka melek, yanlarına geldi. Melekler
onu aralarında hakem yaptılar.
Hakem
onlara:
-Onun
çıktığı yerle,
gitmekte olduğu yer arasını ölçün, hangi tarafa daha yakınsa ona teslim
edin,dedi.
Ölçtüler, gördüler ki, gitmeyi arzu ettiği (iyiler diyarına) bir karış daha yakın. Onu hemen rahmet melekleri aldılar."