Cehaletin tek ilâcı sormak...
Câbir
radıyallahü anh anlatıyor: Arkadaşlarımla beraber sefere çıkmıştık.
İçimizden birinin başına taş isabet etti ve başını yaralayıp kemiğini
kırdı.
Sonra aynı adam uykuda ihtilâm olduğu için, arkadaşlarına:
- Teyemmüm edebilir miyim, bu
hususta benim için ruhsat buluyor
musunuz?
diye sordu.
Arkadaşları da:
- Hayır, su mevcut oldukça
teyemmüme ruhsat yoktur, diye cevap
verdiler.
Bunun üzerine o şahıs gusül abdesti aldı ve açık vaziyetteki yaradan
içeriye
giren suyun tesiri ile vefat etti. Peygamber aleyhisselâmın huzuruna
geldiğimiz
zaman, kendisine hadiseyi naklettiler.
Bunun üzerine Resûlüllah
aleyhisselâm:
- Adamı öldürmüşler, Allah
onları öldürsün, buyurdu.
Ve «Bilmiyorlarsa sorsaydılar
ya; cehaletin ilâcı sormaktır, o adama
teyemmüm etmek kâfi gelirdi. Yarasına da bir bez parçası koyar, üzerine
mesheder ve vücudunun diğer yerlerini de yıkardı» diye ilâve etti
(Ebû
Davud)
Cehennemden Kurtulabilecek miyim?
Mısır evliyasından
“Fahr-ül Farisî” hazretlerine, talebesinden biri gelip;
- Efendim, ben bir şeyden çok
korkuyorum, diye arz edince sordu:
- Hayırdır evladım, neden
korkuyorsun?
- Ahirette Cehennemden
kurtulabilecek miyim acaba? Bunu düşünüp çok korkuyorum hocam.
- İnşallah kurtuluruz oğlum.
- İnşallah efendim, ama nasıl?
Buyurdu ki:
- Ümidimiz odur ki oğul,
büyükler bize sahip çıkar ve şefaat ederler de inşallah kurtuluruz.
- Ya sahip çıkmazlarsa efendim?
- Merak etme oğlum. Biz bugün
onlara sahip çıkarsak, onlar da o gün bize sahip çıkarlar.
Biz onları
dinlersek...
- Anlamadım, nasıl yani?
- Demem o ki oğul, biz o büyüklerin sözlerini dinler, nasihatlerine
göre yaşarsak, onlara sahip çıkmış oluruz. O zaman onlar da bize sahip
çıkarlar.
***
Bir gün de bir genç gelip;
- Efendim, dünyada ve ahirette felaketlerden kurtulmak için ne yapayım?
diye sorunca;
- Bunun bir tek çaresi var, buyurdu.
- O nedir ki efendim?
- Kurtulanlarla beraber olmak.
- Kurtulanlardan maksat kimlerdir ki?
- Allahü teâlânın sevgili kullarıdır. “Ehl-i sünnet alimleri” ve
“evliyalar” bunlardandır mesela.
Böyle
zatlar yoksa?
Delikanlı sordu:
- Böyle zatlar yoksa efendim?
- Onlar yoksa, kitapları var evladım. Onların kitaplarını okuyan da
onlarla beraber sayılır.
***
Bir gün de bazı gençlere,
- “Emr-i maruf”, yani İslâma hizmet etmek kime nasip olursa, çok
sevinsin, çok şükretsin, buyurdu.
- Bu iş, çok mu sevaptır? dediler.
- Elbette, buyurdu. Bir beldede küfre karşı “emr-i mâruf” yapılırsa,
Allahü teâlâ o beldenin hak ettiği azâbı tehir eder. Emr-i maruf
yapılmayan beldeye ise azab-ı ilâhî gelir.
Kaynak:
Türkiye Gazetesi, 19 Aralık 2005 Pazartesi