Ayağını
Değil,
Başını koy
Gayb güneşi Hazreti Şems'i anlayan
ender yiğitlerden biri olan Sultan Veled (asıl adı Bahaüddin), Hazret'i
Şems'le Hazreti Mevlana'nın şeyhliği dervişliği, bilgeliği büyüklüğü
birbirlerine atmalarını şöyle anlatıyor.
Birgün bir mecliste babam
Hazretleri, Hazreti Şems'i o kadar övdü ki, onun makam ve
mertebelerinden, keramet ve zarafetlerinden, yüce Allah'a
yakınlığı dolayısıyle hitaba kitaba, kaleme kelama sığmayan anlaşılmaz
hallerinden dem vurduktan sonra:
- Ayağı ruhların üstünde olan
Şems-i Tebrizi'nin bastığı yere, ayağını değil başını koy! deyince,
ben, buharlaşmış bir beden gibi doğru Hazret-i Şems'in odasına giderek,
o gayb sultanının ellerini ayaklarını öpmeye başladım! Hazret-i Şems
gülümseyerek:
- Ne oluyor Bahaüddin? Bu ne naz, bu
ne niyaz böyle? diye sordu.
- Babam Hazretlerinin hakkınızda söyledikleri deli divane etti bizi!
... Dünyanın en büyük, en galibi padişahı, senin sıradan bir kölendir.
...
...Hazret-i Şems:
- Mevlâna'nın benim için söylediği doğru değildir diyemem, fakat yüce
Allah'a tekrar tekrar yemin ederim ki, yüzbinlerce benim gibi Şems-i
Tebrizi, onun büyüklük güneşi karşısında bir zerreden başka bir şey
değildir ...
Gayb Aleminden
Hediye
Uzun kış gecelerinden birinde, bir
yerde Hazreti Şems Sohbet ediyordu. Ortalık soğuktu, her taraf çatır
çatır buzdu. Orada bulunan ve Hazreti Şems'e imanı olan bir aziz:
- Şimdi bir demet gül
olsa da, gözümüz gönlümüz ısınsa!... diye naz ve niyaz edince, Hazreti
Şems hemen anında dışarıya çıkarak, elinde görülmedik güzellikte hoş
kokuşu bir demet gülle geri dönünce, herkes.
- Allah Allaaaaah!
Sübhanallah!... Fetebârekâllâhu ahsenûıl halikîn ... diye ayılıp
bayılınca, Hazreti Şems, şu açıklamyı yaptı:
- Bu keramet değildir! Arifler
arasında zerafet derler buna! Bu dostların dileğiyle oldu.
Aahsenül Halikin olan yüce Allah, samimi arzunuzu yerine getirmek
için gayb âleminden bir hediye gönderdi!
|