ÜÇ
ŞARTIM VAR
Şöyle naklederler:
"Birisi bir gün Hâtim-i Esam'ı evine dâvet etmişti.
Fakat kabûl etmedi. Isrâr edince ona:
"Gelirim ama üç şartım var.
Nereye istersem oraya otururum. İstediğimi yerim. Ne dersem onu
yapacaksınız." dedi.
Adam kabûl etti. Hâtim-i Esamdâvet edenin evine
gitti ve ayakkabıların konulduğu yere oturdu.
Senin yerin orası değil
dediklerinde,
"Ben önceden şart koştum." dedi.
Sofra gelince, yanında
getirdiği ekmeği çıkarıp yedi. Efendim buradan yiyin dediklerinde;
"Ben
ne istersem onu yerim diye şart koşmuştum." dedi.
Sofra kalktıktan
sonra hizmetçiye;
"Demir tavayı ateşte kızdır getir." dedi.
Hizmetçi
söyleneni yaptı. Hâtim-i Esam demir tavanın içine ayağını koydu ve;
"Somun yedim." dedi.
Sonra oradakilere;
"Yarın kıyâmet günü yaptığınız
her işten ve yediğiniz her şeyden Allahü teâlânın sizden hesap
soracağına inanıyor musunuz?" diye sorunca, oradakiler
"Evet." dediler.
"Diyelim ki, burası Arasat meydanı, her biriniz sırayla gelip şu tavaya
ayağınızı koyarak, burada yediklerinizin hesâbını veriniz." dedi.
Bunun
üzerine oradakiler;
"Buna gücümüz yetmez." dediler.
"Yarın kıyâmet günü
Allahü teâlâya nasıl cevap vereceksiniz. Arasat meydanının kızgın
zemini üzerinde nasıl duracaksınız? Halbuki Allahü teâlâ meâlen; "Her
nîmetin şükründen muhakkak sorulacaksınız." (Tekâsür sûresi: 8)
buyurmaktadır." dedi.
Bunun üzerine orada bulunanların hepsi ağlamaya başladılar."
Kaynak:
Evliyalar Ansiklopedisi