Değerli
mimar arkadaşımız Hilmi Şenalp, Türkmenistan'ın başşehri Aşkabat'ta
selatin bir
cami inşa etmiştir. “Selatin”
kelimesi, "sultanlar' demek
olduğu halde bir
cami-i şerif hakkında bu kelimenin kullanılması, o cami-i şerifin
sultanlara
yakışır şekilde azametli olduğunu ifâde eder. Osmanlı'da çifte minareli
cami
yapmak -bir an'ane olarak- padişahlara bırakılmış, ondan maaqa kimseler
büyük
bir cami yaptırsalar bile ona tek minare ikame ederlerdi. Osmanlı
tarihinde en
zengin bir sadrazam olarak ün yapmış bulunan hırvat asıllı Rüstem Paşa
bile
Eminönü'nde çinileriyle dünyaca ünlü camie çifte minare yapmamıştır.
Lakin o
devlet tarihe karıştıktan sonra bu an'ane unutulmuş; şahıslar ve
dernekler de
çifte minare yaptırır olmuşlardır.
Eski mimarının
bütün hususiyetlerini akıllara durgunluk verecek bir liyakatle bilen ve
bunu
inşa ettiği camilerde gerçekleştirmeye muvaffak olan değerli mimar
Hilmi
Şenalp Japonya'nın başşehri Tokyo'da inşa ettiği cami-i şerifle mimarı
tarihimizde haklı yerini almış bulunmaktadır. Onun Aşkabat'ta inşa
ettiği
klasik Osmanlı mimarı tarzındaki selatin ünvanına layık cami-i ,şerif
de çifte
minarelidir. Bu cami-i şerifin inşaatı devam ederken bir gün
Aşkabat'ta mesaı
arkadaşlarından bir grupla caddede yürüyorlarmış. Önlerine şab-r emred
(sakalı
çıkmamış bir delikanlı) Türkmenistanlı bir genç çıkmış ve:
Hilmi bey ve
arkadaşları:
"Evet!" cevabını
verince Türkmenistanlı genç: "-Size bir sual sorabilirem mi?" demiş.
Onlar da: "-Buyur, sor!" demişler.
Türkmenistanlı
genç:
"-Türkiye'de
hatun kişiler başlarını örtirler mi?" demiş. Muhatabları:
"-Evet." Cevabını
verince ilave etmiş: "-Bacaklarını örtirler mi?"
Buna da
"Evet." karşılığını alınca:
"-Kusura
bakman, beyler!ı'. Zannımca siz doğru söylemirsinizl.. Men (ben)
tilifisyon
seyredirem. Sizin ruslaştığınızı görürem."
ihtimal bu
Türkmenistanlı genç "ruslaşmışsıız'
sözüyle, "batılılaşmış olmayı”
kasdediyordu.
Kendi memleketinin şartIarına göre böyle söylüyordu. Sonra ilave etmiş:
"-Halinize
bakırem, size müslüman demekte zorlanırem. Hiç güven duymirem. Lâkin
düşünürem
ki. Cenab-ı Allah birine ruhsat fırsat verip de "Mukaddes
Emanetler"i
elinizden
.aldırmadı. Onları sizde kodi. Bunu düşününce sizin bir gün yeniden
adam
olacağınıza ihtimal verirem. Lakin ne zaman, bilemirem? Boynumu
eğmiş beklirem!.."
demiş.
Muhatabları bu
arifane cevab karşısında söyleyecek söz bulamamış ve
delikanlıyla kucaklaşarak: "-Ümidin
boşuna değildir, kardeş! Milletimizin Allah yolunda sebkat etmiş olan
hizmetleri
bereketine çok geçmeden umduğun güzel günlere şahid olacaksın. Cenab-ı
Allah
neye kaadir değil! Bak işte Rusya topsuz-tüfeksiz yıkıldı. Bugünkü hal,
adetullah icabıdır. Kainatta kahır ve lütuf bir arada mevcud olup onlar
arasında bir galebe nöbetleşmesi vardır. Şu senin gönlündeki güzel ümid
o güzel
günlere aid mümin ferasetiyle bir sezişten ibarettir. Me'yus olma!"
demişler. Not: . Gayr-i
islamı sayısız tatbikattan ruhları bunalarak ümidsizliğe düşen
müminlere ithaf
olunur. İthaflı Fıkralar, Kadir
Mısıroğlu, 2005 Nisan |
– Birader, neden öyle şaşkın bakıyorsun? Boyayı mı beğenemedin, yoksa boyacıyı mı?
Sonra da ilave etmiş.
– Bak, demiş, benim ne yüzümün siyahlığında, ne de dudaklarımın kalınlığında bir tesirim vardır. Onları Yaratan öyle yaratmış, öylesine uygun görmüş. Benim tercihim değil...
Evet, insanların yüz güzelliği, yahut da çirkinliğiyle kendilerine bir pay çıkarmaları son derece yanlıştır. Ne güzellikte bir etkisi vardır, ne de çirkinlikte. Her ikisini de yaratan ve layık gören Allâh-ü azimüşşandır. İnsan kendi iradesiyle kazandığından sorumludur.