BİR DELİYE BİR VELİ ROLÜ
Ebu Müslim Havlani bir toplulukta konuşulanları dinler.Hemen hepsi de
hanımından şikayette bulunmaktadırlar. Ancak Ebu Müslim’de şikayet
filan yoktur. Derler ki:– Veli gibi bir hanıma düştün de sesin sedan
çıkmıyor değil mi?
Omuzlarını silkerek cevap verir:
– Bizimki veli filan değil kelimenin tam manasıyla delidir deli!…
– Öyle ise derler nasıl geçiniyorsun böyle deli biriyle?
Cevap verir:
– Ben usulünü biliyorum da öyle geçiniyorum, kavga gürültümüz o
yüzden olmuyor!…
Büsbütün meraka düşerler.
– Deli gibi biriyle kavgasız gürültüsüz geçinmenin usulü nedir ki?
diye sormaktan kendilerini alamazlar.
Şöyle izah eder Ebu Müslim, geçinmenin sırrını.
Der ki:
– Allahü Azimüşşan, Âdem Aleyhisselam’ı topraktan yarattığında
bedenine önce aklı koydu. Akıllı bir adam oldu.
Sonra öfkeyi yarattı. Ona da Âdem’in bedenine girmesini emretti.
Öfke:
– Ben dedi. Âdem’in bedenine giremem. Çünkü orada akıl vardır!
Akılla ikimiz bir yerde asla duramayız!…
Rabbimiz buyurdu:
– Ey öfke! Sen Âdem’in bedenine girmeye çalış, oraya yönel. Akıl
senin geldiğini görünce hemen çıkıp gider, kendi yerini sana bırakır.
Böylece sen de Âdem’in bedeninde hükmünü icra eder, onu deli yaparsın.
Ebu Müslim burada der ki :
– İşte biz hanımla bu konuda anlaştık. Dedik ki; mademki insana öfke
gelince akıl gidiyor, insan delinin teki haline geliyor. Öyle ise evde
kim öfkelenirse o an sanki o delidir. Deliye karşı ise bir veli
lazımdır. Ben öfkelenirsem hemen farkına varacaksın, sabır gösterip
ters cevap vermeyeceksin. Çünkü ben o an deli sayıldığımdan deli
adamdan her şey beklenir diyerek veli rolüne gireceksin, aklım
gelinceye kadar bir deliye bir veli rolü oynayacaksın.
Ebu Müslim burada şunu da ilave eder:
– Tabii der, bu sabır benim için de geçerli bir görevdir. Bazen
hanım öfkelenir, bu defa o deli durumuna girer bana veli rolü düşer,
ben bir veli gibi sabır gösterir, karşılık vermemeye çalışırım. Aklı
gelip de akıllı insana muhatap olduğumu anlayıncaya kadar, bu sabır
devam eder.
Ebu Müslim bundan sonrasını şöyle tamamlar:
– İşte der ey dostlar, benim hanımdan şikayetçi olmayışımın sebebi
budur. Gül gibi geçinip gitmemizin sırrı da buradadır. Tavsiye ederim,
siz de bir deliye bir veli rolü oynayın, öfkelenince karşı taraf veli
rolüne girsin, sabır ve tahammülü esas alsın, göreceksiniz ki tartışma
kısa zamanda son bulacak, taraflar birbirlerine karşı sevgiyle dolacak.
Çünkü öfkeli taraf kendisine karşılık verilmeyişinin takdirini,
minnettarlığını duyacak. Bu da mutluluk vesilesi olacak.
Sakın “bir deliye bir veli rolü basit bir şey” deyip de geçmeyin.
Sadece bir deneyin yeter. İşte size güzel geçinmenin sırrı. (1)
BİZ DE VAKTİYLE GÜZEL YİYECEKLERDİK!
Halîfe Hârûn Reşîd bir gün
Behlül-i Dânâ ile sohbet ederken;
-Ey
Behlül! Sana sarayımda bir oda ve hizmetçiler vereyim. Yeter ki bu eski
elbiselerden kurtul. Yenilerini giy. İnsanlar arasına karış, dedi.
Bunun üzerine hazret-i Behlül;
-Müsâde ederseniz bir
danışayım, dedi.
Halîfe;
-Kime danışacaksın, kimsen yok ki? diye cevap verdi.
Behlül
de;
-Ben danışacağım yeri biliyorum, dedi ve oradan ayrıldı.
Hârûn
Reşîd arkasından adamlar salıp danışacağı yeri öğrenmek istedi. Behlül
gide gide şehir dışında bir mezbeleliğe gitti. Başını eğip bir şeyler
dinlermiş gibi yaptı. Bir şeyler söylendi. Daha sonra oradan ayrıldı.
Saraya yöneldi. Sultanın adamları ondan önce saraya dönüp hâdiseyi
halîfeye bildirmişlerdi. Behlül huzûra girince, halîfe Hârûn Reşîd ona;
-Ey Behlül! Söyle bakalım vereceğin cevâbı, dedi.
Behlül;
-Danıştım efendim. Lâkin insanlar arasına karışmam mümkün
değil, dedi.
Halîfe heybetle;
-Ey Behlül! Sen gidip çöplere
danışmışsın, haberim oldu, dedi.
Behlül de;
-Doğru söylüyorsun ben de
onlara danıştım. Onlar bana cevap verdiler ve;
-Ey Behlül! Biz de vaktiyle en
güzel ve nefis yiyecekler idik. Bütün
güzellikler bizde idi. Sevgi ve itibarımız çoktu. Ne zaman ki insanlar
arasına karıştık. İşte bu hâle geldik. Çöpe atıldık. Sen de sakın
insanların arasına karışma,dediler.
Bu sözlerdeki ince mânâları
anlayan Hârûn Reşîd: "Haklısın." deyip düşüncelere daldı.