İbadet
Artarsa Rızık da Artar
Bir
derviş. Evden ayrılışında hanımına işe gidiyorum diyerek ayrılır, ancak
doğru
tekkeye gider ibadet ederdi. Akşam eve döndüğünde Hanımı:
- Yiyecek bir şeyimiz
yok biliyorsun, elin boş mu döndün, dediğinde de
- Çalıştığım zat öyle
cömertki... Ondan para istemekden utanıyorum. Ay sonunda
ücretimin tamamını toptan verecek, derdi.
Ay sonu
geldiğinde, yine evden ayrılmış, tekkeye gitmiş, ibadete koyulmuştu.
Akşam eve
döneceğinde bir düşünce kendisini aldı, ay sonu idi, hanıma ne
diyecekti.
Mahzun mahzun eve doğru yürüyordu. Sonunda eve yaklaştı. Evden leziz
yemek
kokuları etrafa yayılıyordu. Şaşırmıştı, kapıyı hanımı güler yüzle
açar, içeri
girerler olanları kocasına şöyle anlatır:
- Kimin yanında
çalışıyuorsan bey, gerçekten cömert biriymiş. Öğle sıraları
idi, nur yüzlü iki zat kapıyı çaldı: "Bunlar beyinin iş ücretleridir.
Eğer
bundan sonra da işine devam eder ve daha fazla çalışırsa, ücereti daha
da
artacaktır" dediler ve taze kesilmiş koyun eti, çeşit çeşit yiyecek,
hiç
tatmadığım meyveler ve bir kese de altın verdiler. Allah razı olsun o
kimseden.
Açlıktan artık tahammülümüz kalmamıştı.
Hanımından
bu sözleri dinleyen derviş Allah'a şükredip, ibadetine devam etti....
Allah
(c.c.) neye kadir değil ki !
İbrahim
Amca'nın Hikayesi
Sedat Ertekin
Bu yaşanmış gerçek bir
hikaye. Mısırlı bir dava
adamı olan doktor Saffet Hicazi'den dinledim bir Tv kanalında..Kendisi
de, olayın kahramanından
bizzat dinlemiş.
İbrahim Amca bir Türk. Fransa'da yaşıyor ve
mütevazı bir bakkal dükkanı var, daha doğrusu küçük bir marketi..
O'ndan alışveriş yapan
bir sürü site sakini var dükkanının çevresinde.
Her milletten, her dinden, her renk ve ırktan pek çok insanlar..
Olayımızın kahramanı
Cad, 7 yaşında bir Yahudi çocuğudur.
Cad, hergün gelir ve İbrahim Amca'dan alışveriş yapar, her gelişinde de
sahibine hissettirmeden(!) bir çikolatayı cebine indiriverir..
Bu aylarca böyle devam
eder.
Birgün yine gelir,
alışveriş yapar ama her zaman yaptığı gibi
çikolata almaz, çıkar..
İbrahim Amca,
arkasından seslenir şefkatle;
"Caad, bugün çikolatanı
almadın " Ve uzatır ona her zaman Cad'ın
aldığı çikolatayı..
Şaşırır çocuk ve;
"Biliyor muydun?" der hayretle.
İbrahim
Amca başını
okşar Cad'ın ve; "Sakın bir daha çalma Cad,
hırsızlık büyük bir suçtur..Başkasının hakkına tecavüzdür! Buraya
geldiğinde yine al çikolatanı, ama benden hediye olarak" der şefkatle..
Bundan
sonra Cad ile
arkadaş hatta dost olurlar..İbrahim Amca 50 yaşında, Cad ise 7 yaşında
bir çocuktur..Aradan yıllar geçer..Ne zaman Cad'ın bir sıkıntısı
olsa, doğru İbrahim Amca'sına koşar Cad.. O'nun şefkatli sinesine
sığınır; Ailesiyle, arkadaşlarıyla vb. tüm sorunlarını anlatır bu
dostuna ve nasihatlarini, çözümlerini hayranlıkla dinler, uygular.
Ne
zaman sıkıntıyla
İbrahim Amca'sına koşsa Cad, İbrahim Amcası çekmecesinden bir kitap
çıkarır ve Cad'a vererek;
"Hadi aç bir yeri"
der,
sonra Cad'ın açtığı yeri okur, Cad'a anlatır ve sorununu böylece
çözümlerler birlikte. Hayrettir ki, her defasında da teşhis ve
çözümler doğrudur!..
Böylelikle
tam 17 yıl
geçer; Cad 24 yaşında koca bir genç delikanlı, İbrahim Amca da ötelere
yürüyen bir fani..Ama dostlukları hep bu minval üzeri devam etmiştir..
Bir
gün emr-i Hakk vaki olur ve İbrahim Amca, Hakk'ın rahmetine
kavuşur..Ölmeden önce çocuklarına bir vasiyeti vardır İbrahim Amca'nın;
"İçerideki küçük Sandık
olduğu gibi hiç açılmadan Cad'a verilecektir."
Cad,
bu en büyük
dostunun ölümüyle yıkılır..Çok ağlar, çok yanar. Artık
elinden yüreğinden tutan, sorunlarına çözümler bulan, sırdaşı-dert
ortağı yoktur.
Vasiyet üzerine sandık
Cad'a ulaştırılır. Ama ilk anların hüznüyle
açmak bile istemez Cad..
Neden sonra yine büyük bir sorunla baş başa kalır Cad ve içinden
çıkamadığı, çok daraldığı bir vakit aklına İbrahim Amcası gelir,
gözleri dolar; seslenir dostuna;
"Ah keşke burada olsaydın da, çözümleseydin yine, bak yalnız kaldım,
bak ortada kaldım." derken aklına sandık gelir..Koşar açar sandığı. Bir
de
bakar ki sandıktan, İbrahim Amca'sının eline verip açtırdığı ve okuduğu
böylelikle sorunlarını her seferinde çözümlediği o Kitap çıkar.
Kur'an'dır O!..
Ama
bilmez bunu Cad..
Koşar, okutmak için birini arar, herkese gösterir kitabı. Sonunda bir
Tunuslu okur açtığı sayfayı ve tercüme eder Cad'a..Sorun yine çözümlenmiştir o Kitap sayesinde..
Merak
eder Cad, sorar
"Bu Kitap nedir?"
Tercüme eden Tunuslu;
"Bu Kur'an-ı Kerim'dir, Müslümanların kitabı"
Cad şaşırır, şoktadır!
Demek
ki yıllarca
bilmeden okudukları, her derde deva olan o esrarengiz kitap Kur'an'dır
ha? Zerre tereddüt etmez Cad ve sorar hemen;
"Müslüman olmam için ne yapmalıyım?"
Tunuslu
gerekeni söyler-öğretir-yönlendirir ve Cad müslüman olur.
Cadallah Kur'an adını alır..
Hikaye burada bitmiyor..
Cadallah
Kuran, öyle
ilerler, öyle kendini yetiştirir ki bu yolda,
sadece Avrupa'da 5000 kişinin Müslüman olmasına vesile olur..Her geçen
gün artar, hidayetine vesile oldukları..
<> Daha
sonra Cadallah Kuran, Afrika Kıtasına geçer, orada da 5 milyondan
fazla kişi, sayesinde Müslüman olur..
Dr.
Saffet Hicazi,
Bizzat tanışır O'nunla ve hikayesini dinler, elinden hiç bırakmadığı
hayli yıpranmış Kur'an'ı sorduğunda Cadallah;
"Ammu İbrahim'in Kur'an'ı işte bu" der, yanında gezdirmektedir hep..
Dr.
Saffet;
"Niçin
Afrika Kıt'ası diye sorunca da;
Açar
elindeki İbrahim
Amca'nın Kur'an'nını ve kabını sıyırıp son sayfasında çizili Afrika
haritasını gösterir ve der ki;
"İbrahim Amcam biliyordu
benim Müslüman
olacağımı ve bana işaret etti ki bu haritayla, Afrika'ya gideyim ve bu Nur'u gönüllere
koyayım Rabbimin izniyle"
<>Yine
Dr. Safet'in
anlattığına göre, bir gün Nijerya dan bir heyet gelir Mısır'a, yardım
heyeti. Bu heyetin sözcüsüyle konuşurken Saffet Bey, kabilesini,
nerede oturduğunu vb sorar adama. O da söyleyince,
"Sen
der Cadalllah Kur'an'ı tanıyor musun?..
Bunu sorunca, adam çok şaşırır ve heyecanla; "
Evet!"
der ve
"Sen
nerden tanıyorsun, yoksa gördün mü O'nu, konuştun mu O'nunla?" peşpeşe
sıralar sorularını.
"Evet" deyince Saffet Bey, ellerine sarılır, elini-yüzünü öper, öper
gözyaşlarıyla..
Ve der ki; "Ben O'nun sayesinde Müslüman oldum. Madem bu eller O'nun
elini tuttu, madem bu gözler O'nu gördü, ben sanki O'nu öpüyorum"
2004 yılında vefat etmiş Cadallah Kur'an..Rabbim mekanını cennet
eyleye, amin..
Rabbim İbrahim Amca'ya da rahmet ede, O gibilerin emsallerini arttıra..
Avrupa'nın
batağında bir Nur..
Dirayet,
şefkat, din, ırk ayırmadan seven yüce bir gönül..
Her
yaşa hitabetmesini bilen bir kocaman bir yürek,
O'na
sallallahu aleyhi ve sellem benzeyenbir can..
Sana, senin gibilerine ne kadar muhtacız ya Ammu İbrahim!
Bir Arap kanalında
Kur'an'ı, O'na sarılmayı, Kur'an'la amel etmenin
lüzumunu
anlatan bir Mısırlı Tebliğci, konuşmasının sonunu senin kıssana ayırmıştı. Gözyaşlarıyla
anlattı seni. Gözyaşlarıyla dinledik. Gurur
duyduk seninle
İbrahim Amca!
Hele
zerafetle, hiç örselemeden yetiştirdiğin fidanının, dünyanın dört
bir
köşesinde, ab-ı hayat dağıtması hiç olacak şey miydi İbrahim Amca?
Hele bu asırda!..Herkesin maddeye meftun olduğu, herkesin "ben ben"
dediği, kendi çocuklarını bile önemsemeyip, nefsinin bitmez tükenmez
arzularının peşinde olduğu şu talihsiz asırda...
Senin amel defterin mahşere kadar hiç kapanmayacak ne mutlu sana
İbrahim
Amca.
Sana, senin gibilerine
ne kadar muhtacız ya Ammu İbrahim! Nefesini yolla bize, diriltici
yüreğindeki o nefhaları. Silkinip dirilelim, şu ölüm uykusundan
kendimize gelelim..
|